3 Kasım 2016 Perşembe

Umut-Hayat Akan Bir Sudur/Ayşe Kulin

UMUT-Hayat Akan Bir Sudur

AYŞE KULİN
Everest Yayınları




  Ayşe Kulin'in 1924-1941 yılları arasındaki İstanbul'u anlattığı,2009 yılında yayınlanmış romanı.

 Ayşe Kulin'in Füreya,Sevdalinka ve Köprü romanlarından sonra okuduğum dördüncü romanı. Ancak farketmeden yaptığım hata şu ki Umut; Veda adlı romanının devamı niteliğinde imiş. Ben bunu kitabın yarısına geldikten sonra fark ettim ve bırakmadım okumayı. 
 Ayşe Kulin akıcı,yalın bir anlatıma sahip geneli biyografik romanlarıyla ünlü bir yazar. Bu romanında da aynı anlatım özellikleri okuyucuya büyük bir keyif veriyor.

Romana Kısa Bir Bakış

  Romanda iki aile anlatılmakta. Bosna'nın masada kaybedilmesinin üzerine İstanbula taşınan Boşnak Zeki Salih Kulin ailesi(yazarın Kulin soyundan gelmektedir) ve Osmanlı'nın son Maliye Nazırı Ahmet Reşat Yediç'in ailesi.
  Cumhuriyetin ilanı ve İstanbul'un hızla değişimi etkisinde kalmış Müslüman iki aile. Bir yanda Zeki Salih Bey'in Sultanahmet'teki konağında yeni hayatına ayak uydurma çabaları, diğer yanda da Beyazıt'taki konakta sürgünden dönen Ahmet Reşat Bey'in kalabalık ailesiyle sürdürdüğü hayatı.
  Romanda karakter sayısı çok fazla,iki hikaye anlatılıyor. Ve tabiki bu iki ailenin hikayeleri bir noktada birleşiyor. 
  Ana karakterler Ahmet Reşat Bey'in kızı Sabahat ve Ermeni genç Aram iken birden Kulin ailesinden Muhittin ve Ahmet Reşat'ın torunu Sitare oluyor.

Bence


  Sabahat ve Aram arasında etnik kökenden dolayı kavuşulamayan bir aşk... Roman bu açıdan mutlu son ile bitmiyor. Dediğim gibi ana karakterler birden değişiyor. Tek hoşlanmadığım nokta Aram'ın annesinin,benim inanmadığım,Ermenilere yapılan kötülükleri anlattığı bölüm.


  Romandaki en sevdiğim karakter inşaat mühendisi Muhittin Kulin. Onurlu,başarılı,inançlı bir mühendis. Türkiye'de lisans eğitimini tamamlayıp Almanya'ya giderek kendini geliştirdikten sonra vatanına hizmet etmek için Türkiye'ye dönüyor.İnşaat mühendisi olmasına rağmen alanı dışında kendine verilen görevleri de layıkıyla yerine getiriyor.Yılmadan,zorluklara göğüs gererek Adana'da, Fırat'ta, Karadeniz'de hizmetlerini sürdürüyor. Muhittin sayesinde üst mevkilerin,siyasilerin aksayan yönlerini görüyoruz. Onunla o zamanlar İstanbul dışının taşra sayıldığı Anadolu'ya da iniyor, yoksulluğu ve savaştan sonraki insanlarımızı görüyoruz. 






  Muhittin'in 30 yaşına kadar aşkı bulamayıp bir gün ilk gördüğünde 'evet o benim hayatımı geçireceğim kadın'diyeceği günü beklemesi bize umudu yaşatıyor. Evet, Boşnak Muhittin'in hayatının aşkı Sitare.İlk gördüğünde aşık oluyor ona. Roman bir kız çocuklarının dünyaya gelişi ile sonlanıyor.


  Ayrıca romanda Atatürk'ün ölümü,2.Dünya Savaşı'nın başlangıç evresi,Erzincan Depremi de kısaca anlatılıyor.

  Ayşe Kulin tarih sahnelerinin içine büyük aşkları en iyi şekilde yerleştirebilen yazarlardan biri bence. Sıkıcı bilgi aktarımlarına girmeden bir aşkı okurken kendinizi tarihi de öğrenmiş olarak buluyorsunuz. Okunmaya değecek,tavsiye listesinde olacak bir eser.

Devamını Oku »

24 Ekim 2016 Pazartesi

İlk Öğretmen/Cengiz Aytmatov

İLK ÖĞRETMEN-CENGİZ AYTMATOV

Elips Kitap



 ''Ağlama Altınay.''dedi.''Birlikte diktiğimiz kavakları ben büyüteceğim.Büyük bir kadın olup da döndüğün zaman ne kadar güzel olduklarını göreceksin.''

 Cengiz Aytmatov'un bir solukta okunabilecek kısa bir hikayesi. Elips Kitap'ın 62 sayfalık basımıyla bir günlük okumalarınıza sığdırabileceğiniz etkileyici bir eser.

Kısa Bir Bakış

 Altınay 14 yaşında annesini ve babasını kaybetmiş, amcası ve teyzesiyle yaşamak zorunda kalan akıllı bir Kırgız çocuğu. 1924 yılında yoksul ve cahil bir köyde yaşamaktalarken köye gelen,köyün eski ailelerinden birinin çocuğu olan, askerliğinde okuma yazma öğrendiği için köyüne öğretmenlik için gönderilen Duyuşen ile köyün sıradan yaşantısında değişiklikler olur.


 Köylüler çocukların okumasının gereksiz olduğunu,kendi halinde hayvancılık ve tarım yapan bir köy olduklarını iddia ederek Duyuşen'in bu girişimini desteklemezler. Duyuşen tek başına eski bir tavladan okul yapmaya çalışırken Altınay topladığı tezekleri gizliden okula götürür. Böylece öğretmeni Duyuşen ile aralarındaki bağ fark etmeden başlamış olur. 



 Kendisi bile alfabeyi doğru düzgün bilmeyen bu ilk öğretmen büyük bir özveriyle ne biliyorsa en iyi şekilde öğrencilerine aktarmaya çalışır. Köylerinden dahi çıkmamış bu öğrencilere şehirleri,denizleri,dünyayı anlatır. Onların ufkunu geliştirmek için her şeyi yapar. Gün gelir onları karda sırtında taşır. Tek isteği okumalarıdır.



 Altınay'ı teyzesi okula göndermek istemese de öğretmenin girişimleri sonucunda okula başlar. Oldukça başarılı ve akıllı bir kız olan Altınay'a öğretmeni yürekten inanır ve onun şehre giderek eğitiminin devamını getirmesini ister.  Ancak bu sandığı kadar kolay değildir. Teyzesi ve amcası Altınay'ı yaşlı bir adamla ikinci eş olarak zorla evlendirir. Duyuşen ne yapar eder onu buradan kurtarak şehre gönderir.



 Altınay Moskova'da öğrenimini tamamlar, Sibirya'ya Tomsk Üniversitesi'ne gönderilir. Artık başarılı ve ünlü bir profesördür. Yıllar sonra köylerindeki bir okul açılışına davet edildiğinde Duyuşen'le karşılaşmaya dayanamadığı için oradan halka bahaneler uydurararak kaçar.


Bence;

 Bu eserde yüzyıllardır var olan cehaleti ve ön yargıyı görmek mümkün. İç savaşın henüz bittiği Sovyetler Birliği'ne gidip Ekim Devrimi'nin etkilerini küçük bir Kırgız köyünde bizlere gösterir. 
İlk öğretmenin ne denli önemli olduğunu, bir çocuğun istendiğinde neler başarabileceğini,umudu,inandığının peşinden gitmeyi,ilk aşkı ve ön yargılarla savaşmayı öğretir bize bu kısacık eser.



Devamını Oku »

23 Ekim 2016 Pazar

HOŞ GELDİNİZ!


       Buradayız... Mutlu Blog By Necla Helvacı...
Bir öğretmenim,taze bir öğretmen. Sadece 1 yıl oldu öğrencilerimle buluşalı. Denizli'de başlayıp Kars'ta devam eden bir serüven benim için bu. Kim bilir daha hangi güzide köyde,semtte,şehirde bir o kadar güzide çocuklarım olacak. Düşününce ben başka bir iş yapamazmışım diyorum. Dünyanın en güzel işini yaptığım konusunda saatlerce bir tartışmada bulunabilirim. O kadar büyük bir bağlılık ve inanç var içimde mesleğime karşı.
      Bir blog açtım çünkü paylaşmayı seven biriyim. Şimdiye dek pek çok blog okudum,yararlandım onlardan. Yazmayı seven de bir yanım var, neden ben de yazmayayım dedim. Beğenilir,beğenilmez;okunur,görmezden gelinir...Bilemem. Sevdiği bir şeyin peşinden gitmek kadar güzeli var mı?
      Bu sayfada başlıklarda da görüldüğü üzere ilgilendiğim pek çok şey üzerine yazı bulabilirsiniz. Bir kitap,bir film, bir ürün üzerine yapılan yorumlardan çok eğitim üzerine kendimce bildiklerim, sizler için yararlı olacağına inandığım uygulamalarla birlikte kişisel dünya görüşüm üzerine de yazılar yazacağım. Umarım birinin dünyasına,kalbine dokunabilirim.
      Mutlaka olumlu ve olumsuz yorumlarınızı bekliyorum ilerleyen zamanlarda. Mutlulukla kalın...
Devamını Oku »